Doymak Hangi Fiildir ?

Ozgur

New member
Doymak Hangi Fiildir? Bir Hikaye Üzerinden Düşünmek

Merhaba sevgili forumdaşlar,

Bugün sizlere içimi dokunaklı bir hikaye ile anlatmak istediğim bir konuyu paylaşmak istiyorum: "Doymak Hangi Fiildir?" Hani bazen kelimeler bir şekilde içimize dokunur, biz de onları farklı anlamlarla, derinlemesine hissederiz ya... İşte bugün de böyle bir konuyu derinlemesine ele alacağım. Konu, kelime bazında basit görünebilir, ama insanın hayatına, ruhuna, duygu dünyasına nasıl dokunduğunu anlamaya çalışmak, insanı aslında çok başka yerlere götürebilir.

Bu konuda hepimizin farklı bakış açıları olabilir, belki siz de bu yazı üzerine düşünürken, aklınızda farklı bağlantılar kurarsınız. Kadınlar ve erkekler farklı bakış açılarıyla, belki de aynı olguyu farklı şekilde deneyimlerler. Hikayemizde bunu nasıl hissedeceğinizi görmek istiyorum. Hazırsanız, hikayemize başlıyorum…

Hikaye: Doymak, Gerçekten Nedir?

Bir zamanlar, küçük bir kasabada yaşayan Selim adında bir adam vardı. Selim, oldukça başarılı bir iş adamıydı, fakat hayatındaki en büyük eksiklik, içindeki bir boşluğu dolduramamış olmasıydı. Hep daha fazlasını istemiş, ancak nihayetinde her kazandığı şey ona bir tür doygunluk yerine yalnızca daha büyük bir açlık getirmişti. Sürekli bir şeyler elde etmek, daha fazla başarı ve daha fazla para, ona hiçbir zaman yeterli gelmiyordu.

Bir gün, işlerinin yoğunluğu nedeniyle kasabaya yeni taşınan bir kadını tanıdı: Elif. Elif, kasabaya gelen herkes gibi değil, o, kasaba halkıyla ilgilenen, insanları dinleyen ve onların derinlerinde bir yerlerde bir şeyler görebilen bir kadındı. Farklıydı. Bu yüzden Selim, onunla vakit geçirmeye karar verdi.

İlk zamanlarda Selim, Elif’le konuşurken hep işten, başarılardan, kazançlardan bahsediyordu. Ancak Elif, bir süre sonra ona başka sorular sormaya başladı. “Doymak, senin için ne demek?” dedi bir gün. Selim şaşkın bir şekilde Elif’in gözlerine bakarken, bir an durakladı. Elif’in sorusu, Selim’i içsel bir sorgulama yapmaya itti. "Doymak…? Bu ne soruydu böyle?" diye düşündü. Bütün hayatı boyunca hep daha fazlasını istemişti. Ama gerçekten neyi istemişti? Ne zaman doymuştu?

Selim, Elif’in sorusuna net bir yanıt veremedi. O an, bir şeylerin farkına vardı; kazandığı her şey ona hiç beklemediği şekilde, yavaşça ama emin adımlarla yalnızlık getirmişti. Kazanmanın ve daha fazlasını istemenin peşinden koşarken, insanları dinlemeyi, onlarla vakit geçirmeyi, anı paylaşmayı unutmuştu. Gerçekten doymak, sadece maddiyatla ya da başkalarını geride bırakarak kazanmakla mümkün değildi.

Selim, Elif’le geçirdiği zamanlar boyunca, her bir konuşmasında, her bir göz temasında, hayatın sadece başarılarla değil, ilişkilerle, empatiyle, insanları dinlemekle de şekillendiğini fark etti. Yavaş yavaş, "doymak" fiilinin ne kadar çok katmanı olduğunu anlamaya başladı.

Erkeklerin Stratejik ve Çözüm Odaklı Bakışı: Doymak ve Başarı

Erkekler genellikle daha analitik düşünürler ve çözüm odaklı yaklaşırlar. Selim de bu bakış açısına sahipti. Onun için başarı, somut adımlar ve elde edilen kazanımlar demekti. Doymak, daha çok bu kazanımları elde etmek ve o başarıyı görmekle tanımlanıyordu. Ona göre, hayat bir mücadeleydi ve mücadelede kazandıkça, "doymuş" oluyordun. Doymak, ulaşmak istediğin hedeflere adım adım yaklaşmakla, onların peşinden gitmekle alakalıydı.

Ancak Elif’in sorusu, Selim’i başka bir dünyaya götürmüştü. O, kendi içinde bir boşluk hissetse de, bu boşluğu kazanarak değil, insanlarla bağ kurarak doldurabileceğini keşfetti. Kadınların empatik bakış açısı, Selim’in dünyasında çözüm arayışının dışına çıkarak, ona insana dair çok daha derin bir bakış açısı kazandırdı. Doymak, başkalarının mutluluğuna katkıda bulunmakla da mümkündü. Bu, Selim’in fark edemediği, ama sonunda öğrenebileceği bir gerçekti.

Kadınların Empatik ve İlişkisel Yaklaşımı: Doymak ve Bağ Kurmak

Elif, Selim’in kazançlara odaklanan bakış açısının dışında bir yerde duruyordu. Onun için "doymak" bir ilişkinin derinliğinde, insanlara dokunmakta ve onların kalplerine ulaşmakta saklıydı. Elif, kasabaya geldiği günden beri insanları dinliyor, onlarla vakit geçiriyor, onların duygusal ihtiyaçlarına değer veriyordu. Onun için doyma, sadece fiziksel değil, ruhsal bir tatmindi. Başkalarıyla bağ kurmak, onlara empati göstermek, bir insanın içinde ne hissettiğini anlamaya çalışmak, ona hayatın en gerçek ve derin doyumlarını sunuyordu.

Elif’in dünyası, Selim’in dünyasından oldukça farklıydı. O, kazançları değil, paylaşılan anları ve ilişkileri değerli buluyordu. Selim, ilk başta bu bakış açısını anlamakta zorlansa da, zamanla değişmeye ve bu yeni bakış açısını içselleştirmeye başladı.

Forumda Sizin Düşünceleriniz Neler?

Peki, sizce "doymak" kelimesi sadece maddi kazançla mı alakalıdır yoksa insan ilişkilerindeki derinlik ve empatiyle mi bağlantılıdır? Selim ve Elif’in bakış açıları arasında bir denge olabilir mi? Erkeklerin çözüm odaklı, kadınların ise daha empatik ve ilişkisel yaklaşımları, gerçekten hayatın anlamını nasıl etkiler? Bu konuda sizin düşünceleriniz nedir?

Forumda hep birlikte bu hikaye üzerine fikir alışverişi yaparak, "doymak" fiilinin derinliğine inebiliriz. Kendi bakış açılarınızı ve deneyimlerinizi paylaşmanızı çok isterim!