Bim yerli malı mı ?

Deniz

New member
[color=] Bim: Yerli Malı mı? Bir Alışverişin Ardındaki Hikaye

Bir gün, sıcak bir yaz sabahı, Ahmet ve Zeynep, İstanbul’un kalabalık caddelerinden birinde yürürken, bir marketin vitrinine göz attılar. Bim, o gün yine her zamanki gibi fiyatlarıyla dikkat çekiyordu. Ahmet, fiyatları görünce cebindeki parayı kontrol ederken Zeynep, birkaç ürünün üzerine dikkatle eğildi. Aralarındaki sessizlik, birden büyüyen bir soruyu akıllarına getirdi: Bim yerli malı mı?

Zeynep, Ahmet’e dönerek, “Bim gerçekten Türk markası mı, yoksa bir yabancı şirketin mi?” diye sordu. Ahmet, her zaman olduğu gibi çözüm odaklı düşünerek, hızla yanıtladı: “Bim'in yerli olup olmadığını araştırmalıyız. Bu soru basit gibi görünüyor ama aslında çok daha derin bir mesele olabilir. İkimizin de bildiği gibi, her ‘yerli’ ve ‘yabancı’ tanımlaması çok daha fazla şeyi içinde barındırıyor.”

Zeynep biraz daha şaşkın bir şekilde Ahmet'e bakarken, onun stratejik yaklaşımını hissediyordu. “Ama ya sadece ürünlere ve hizmete bakarak bir karar vermek yanlış olur mu?” diye sordu. Ahmet, “Evet, kesinlikle. Fakat çözümü bulmadan rahat edemem,” dedi ve yol boyunca bu soruyu nasıl araştıracaklarına dair bazı düşünceler geliştirmeye başladı.

Zeynep’in Sorusu: Bim Gerçekten Yerli mi?

Bim, ülke genelindeki en büyük indirim marketlerinden biri olarak uzun yıllardır faaliyet gösteriyor. 1995’te Türkiye’de kurulduğu söyleniyor, ancak bu marketin arkasındaki hissedar yapısı karmaşık bir mesele. İster yerli ister yabancı, ekonomik anlamda Türkiye’de büyük bir yer edindiği kesin. Zeynep, “Peki ama bir markanın yerli olup olmadığı sadece kurucusuna mı bağlı? Yoksa markanın faaliyet gösterdiği ülke, çalışanları, tedarik zinciri gibi faktörler de önemli değil mi?” diye düşündü.

Ahmet, Zeynep’in bu sorusunu çözüme kavuşturmak için hızlıca birkaç araştırma yapmaya başladı. “Evet, aslında bir markanın ‘yerli’ olup olmadığına karar verirken sadece kurucusuna bakmak yeterli değil. Bim, ulusal tedarikçilerle iş birliği yapıyor, Türkiye’deki üreticilerden birçok ürün alıyor, ama onun arkasında yabancı sermaye var. Bu, bizim algılarımızı biraz değiştirebilir,” dedi.

Zeynep, bu noktada Ahmet’in stratejik yaklaşımını ve bilgiye dayalı çözüm önerisini takdir etti. Ancak, kendi bakış açısını da eklemek istedi: “Benim için bir markanın yerli olup olmaması, sadece kurucusuna ya da sermaye yapısına değil, o markanın toplumla kurduğu ilişkiye, iş gücüne, çevresel etkilerine de bağlı. Sonuçta bizler, bir şirketin sadece ekonomik değil, toplumsal bir parçasıyız. Her satın alım, bir tür toplumsal katkıdır.”

Toplumsal ve Tarihsel Perspektif: Yerli Malı ve Kültürel Değerler

Bu esnada Zeynep, Türkiye’deki yerli malı algısının tarihsel kökenlerine dair bir şeyler hatırladı. 1980’lerin sonlarından itibaren yerli üretim, özellikle ekonomik krizlerin ardından bir “kültürel değer” olarak sunulmuştu. Zeynep’in annesi, çocukken, “Yerli malı yurdun malı, herkes onu kullanmalı,” diyerek onu pazara götürür ve her zaman Türk malı ürünleri alması gerektiğini öğütlerdi. 1980’ler ve 90’lar, Türk halkının yerli üretimi desteklemeye yönelik çabalarını daha yoğun bir şekilde hissettirdiği yıllardı.

Bu noktada, Zeynep, Ahmet’e dönerek, “Bizim büyüdüğümüz dönemde hep ‘yerli malı’ kullanılmasının bir tür vatanseverlik göstergesi olduğu öğretildi. Ancak, şimdi bakınca, dünya genelindeki üretim süreçleri daha karmaşık hale geldi. Bir ürün, uluslararası tedarik zincirlerinde birden fazla ülkenin katkısıyla ortaya çıkabiliyor. Bim de bu tür bir sistemin içinde yer alıyor,” dedi.

Çözüm Arayışı: Ekonomik ve Toplumsal Denge

Ahmet, Zeynep’in söylediklerini düşündü ve sözlerine ekledi: “Evet, yerli malı kullanmak bir tercih olabilir ama aynı zamanda toplumsal sorumlulukla da ilgili. Sonuçta, yerli markalar bir ülkenin ekonomisine katkıda bulunur, fakat bu, sadece üreticiye değil, tüketiciye de bağlıdır. Bim gibi büyük indirim marketleri, Türk üreticilerle çalışarak, yerli ekonomiye doğrudan katkıda bulunuyor.”

Zeynep, bu noktada daha empatik bir yaklaşım benimsedi. “Peki ya bu markalar, toplumun değerlerine zarar veriyor mu? Yani, küçük esnafın kapanmasına, yerel üreticinin zor durumda kalmasına yol açıyorlarsa?” diye sordu. Ahmet, bu soruya farklı bir bakış açısıyla yaklaştı: “Evet, büyük marketlerin yerel esnafa etkisi var. Ancak bu, sadece Bim’e özgü bir durum değil. Küreselleşme, küçük işletmeleri tehdit ediyor. Ama önemli olan, bu süreçte nasıl bir denge kurduğumuz. Yerel esnafla büyük marketlerin uyumlu çalışabileceği bir model de mümkün olabilir.”

Farklı Perspektifler: Erkeklerin Stratejik, Kadınların İlişkisel Yaklaşımı

Zeynep ve Ahmet’in bu tartışmaları, aslında erkeklerin stratejik ve çözüm odaklı bakış açıları ile kadınların empatik ve ilişkisel yaklaşımlarının güzel bir yansımasıydı. Ahmet’in bakış açısı, çözüm ve verimlilik odaklıydı; Zeynep ise daha geniş toplumsal etkiler ve ilişkiler üzerine odaklanıyordu. Ancak ikisi de farklı bakış açıları sunarken birbirlerinin perspektiflerini dinlemeyi başardılar. Sonuç olarak, bu iki yaklaşım arasında bir denge kurmak, sadece Bim gibi markalar için değil, tüm toplumsal yapılar için faydalı olabilir.

Sonuç: Bim Yerli Malı mı?

Sonunda, Zeynep ve Ahmet, Bim’in yerli mi, yabancı mı olduğunu belirlemek için bir çözüm bulamamakla birlikte, sorunun çok daha derin bir anlam taşıdığını fark ettiler. Bim gibi büyük markalar, ekonomik katkı sağlarken, yerel esnafı da etkileyebilir. Bu, toplumsal yapıyı dönüştüren karmaşık bir dengeyi gerektiriyor.

Tartışma Soruları:

- Yerli malı kullanmak ne anlama gelir ve bu tercihi yaparken hangi faktörleri göz önünde bulundurmalıyız?

- Büyük marketlerin yerel ekonomiye katkısı ile zararları arasında nasıl bir denge kurulabilir?

- Küreselleşme sürecinde küçük esnaf ve yerel üreticilerin korunması için neler yapılabilir?

Hikayemizde olduğu gibi, her meselede olduğu gibi, farklı bakış açıları, çözüm önerileri ve empatik yaklaşımlar bir araya geldiğinde, daha sağlıklı bir toplumsal diyalog ortaya çıkabilir. Bu tartışmaya katılmak, hepimizin faydasına olacaktır.