Türklerin Tarih Boyunca Kullandığı Alfabeler Nelerdir ?

Hirsli

New member
Türklerin Tarih Boyunca Kullandığı Alfabeler: Hafızayı Kim Yazdı, Kim Sildi?

Selam forumdaşlar,

“Alfabe sadece harf midir, yoksa bir halkın hafızası mı?” diye sorsam, çoğunuz “ikisi de” diyeceksiniz. Ben daha provokatif bir şey söyleyeyim: Türklerin alfabe tarihine bakınca, harflerin çoğu kez siyasetle ve güçle taş satranç tahtasında gezdirildiğini görüyorum. Bu iyi mi? Kısmen. Bedeli var mı? Kocaman. Bu yazıda, tarih boyunca kullandığımız alfabeleri tek tek anmakla yetinmeyeceğim; her birinin kazandırdıklarını, kaybettirdiklerini ve bugün hâlâ kapanmayan tartışmaları masaya koyacağım. Arada stratejik aklın ve empatik bakışın neleri farklı gördüğünü de karakterler üzerinden konuşturacağım ki mesele sadece “bilgi” değil, “bakış” da olsun.

---

Göktürk (Orhun) Yazısı: Kökenin Sert Çekirdeği

İşin çekirdeği Orhun yazıtlarıyla (7.–8. yüzyıl) başlar. “Türk” adını kendi kendine veren ilk taşlar bu. Göktürk runik yazısı, epigrafik olarak çarpıcı, kimlik olarak kışkırtıcıdır: Taşa kazınmış öz-bilinç. Stratejik bakan “Murat” der ki: “Bu yazı, devlet aklının ve sefer disiplininin metni—özgün, yerli, kısa ve vurucu.” Empatik bakan “Elif” ise şunu ekler: “Taşlarda bir ağıt, bir sitem var; sadece fütuhat değil, ‘yanlış yaptık’ diyen bir vicdan da var.” Ancak zayıf tarafı şu: Göktürk yazısı geniş bir yazın geleneğine dönüşemeden devlet yapısıyla birlikte koptu; süreklilik kırıldı. Kimlik için sert bir çekirdek, ama kültürel süreklilik için kırılgan bir kabuk.

---

Eski Uygur Alfabesi: Tüccarın Defteri, Düşünürün Penceresi

Uygurlar Sogd kökenli Eski Uygur alfabesini (9.–14. yüzyıllar) benimsedi; Budist, Maniheist ve Hristiyan metinler yazıldı. Ticaret yolları, dinî çoğulluk ve metin çeşitliliği… Elif şöyle okur: “Uygur yazması, Türk dünyasına çoğulcu bir ses verdi; metin sadece emir değil, tefekkür oldu.” Murat ise uyarır: “Evet ama idari birlik mi? Strateji ve standartlaşma sınırlı kaldı. Çoğulculuk güzel, ama savrulma riski de var.” Zayıf nokta: Hat kaydıyla üst sınıf odaklı bir literatürün ötesine kısıtlı yayılım; halkla tam temas zor.

---

Arap (Perso-Arap) Yazısı: İmparatorluğun Mürekkebi, Arşivin Kapısı

Oğuz-Türk dünyasında İslam’la beraber Arap harfli yazı asırlarca hâkim oldu; Osmanlı Türkçesi bu yazıyla devasa bir arşiv ve edebiyat üretip devreye girdi. Elif der ki: “Şiir, musiki, mektuplar… Aşkın dili bu hatla taşındı.” Murat’ın itirazı: “Ama fonetik uyumsuzluk, sürtünme yarattı; yazma- okuma zor, standardizasyon maliyetli.” Güçlü yan: muazzam bir kültürel ardışıklık; zayıf yan: okuryazarlıkta eşik yüksek, ses–harf uyumu problemli. Tartışma: Bugün Osmanlıca bilmeyen milyonlar, kendi arşivine yabancı. Peki modernleşmenin bedeli tarihi sessizleştirmek olmalı mıydı?

---

Ermeni, Rum (Yunan), İbrani Harfleriyle Türkçe: Kenar Notları Değil, Merkezî Tanıklıklar

Karamanlıca (Türkçenin Yunan harfleriyle yazımı), Ermeni harfli Türkçe metinler ve Musevî cemaatin İbrani harfli Türkçe yayınları… Bunlar “marjinal” değil; şehirli çokdilli hayatın ana damarlarından. Elif: “Mahalledeki hikâyeyi, ev içi dertleri, esnafın sesini kayda geçirdiler.” Murat: “Farklı yazılar, aynı dil—bu çeşitlilik zikir değil, zihin dağıtıyor olabilir.” Güçlü yan: toplumsal hayatın mikro-hikâyeleri; zayıf yan: birlikte okunabilirlik düşük, ortak kamusal alan sınırlı.

---

Latin Harfleri: Reformun Şok Doktrini mi, Akılcı Sıçrama mı?

1928 Harf İnkılâbı ile Latin temelli Türk alfabesi… Murat’ın stratejik okuması: “Ses–harf uyumu arttı, okuryazarlık maliyeti düştü, uluslararası bilim ve ticaretle entegrasyon hızlandı.” Elif’in empatik çekincesi: “Dedemin mektupları ne olacak? Sözlü kültür, yazılı hatırat—bir gecede duvarsız kaldılar.” Güçlü yan: eğitimde standardizasyon, hız, modern tipografi; zayıf yan: tarihi arşive duygusal/kognitif mesafe, kuşaklararası kopuş. Peki, başka bir geçiş modeli mümkün müydü? Kademeli çift alfabe? Arşiv erişimini kitleselleştirecek bir “Osmanlıca okur-yazarlık seferberliği” neden eşzamanlı yapılmadı?

---

Sovyet Deneyi: Yañalif’ten Kiril’e, Sonra Tekrar Latin’e

SSCB’deki Türk dilleri 1920’lerde Latin kökenli Yañalif’e, 1930’lar sonrasında Kiril’e geçirildi. Bağımsızlık sonrasında Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan Latin’e yöneldi; Kazakça Kiril’den Latin’e kademeli geçiyor, Tatarca vb. hâlâ çok biçimli. Murat: “Siyasal jeopolitiğin net sonucu: alfabe nüfuz aracıdır.” Elif: “Kırım Tatarından Karaçay’a, dil sadece harf değil; sürgün ve kırılma hatırası.” Güçlü yan: bölgesel iletişim ve eğitim politikası; zayıf yan: kesintili yazı mirası, bir kuşağın yazdığı metni diğeri okuyamıyor. Pan-Türkik ortak alfabe hayali romantik mi, yoksa dijital çağda standardizasyon için mümkün ve gerekli mi?

---

Dijital Çağ: Unicode Barışı mı, Klavye Savaşı mı?

Bugün mesele sadece tarih değil; klavye düzeni, Unicode kapsaması, arama motorlarının diakritik duyarlılığı, sosyal medyada “ı–i” açıkları. Murat: “Standart klavye + tek tip alfabe, üretkenliği ve veri paylaşımını maksimize eder.” Elif: “Ama telaffuzun, yerel ağızların, azınlık yazımlarının yeri? Standart, farkı görünmez kılmasın.” Güçlü yan: dijital kapsayıcılık mümkün; zayıf yan: “tekdüzelik” baskısı. Çözüm: çok katmanlı standart—çekirdek alfabe + yerel uzantılar; eğitimde hem Latin hem tarihsel okuryazarlığı teşvik eden modüler müfredat.

---

Hangi Alfabe “Bizim”dir? Kimlik, Erişim ve İktidar

Alfabeler, iktidarın elinde erişim kapısıdır: Hangi metne kim ulaşabilir? Arşivi kim okuyabilir? Murat sorar: “Bugünün bilim, ticaret ve teknoloji dili hangi alfabe ile daha ivmeli?” Elif sorar: “Dedenin defteri, ninenin mektubu kime emanet?” İkisi birlikte der ki: “Tekil cevap yok.” Strateji, hız ve verim kadar empati, onarım ve hafıza politikası da gerekli. Eleştirim şu: Türkiye, alfabe reformunu modernleşme olarak iyi yönetti; fakat arşive toplumsal erişimi, çokdilli geçmişin pedagojisini eksik bıraktı. Bugün lisede Osmanlı Türkçesi, Karamanlıca, Ermeni harfli Türkçe, Çağatay metinleri seçmeli paketler olarak okutulamaz mı? Neden olmasın?

---

Tartışmayı Alevlendirecek Sorular

- Harf İnkılâbı, modernleşme için “zorunlu sıçrama” mıydı, yoksa “kademeli ve çift kanallı” bir modelle tarihî hafızaya daha az zarar verilebilirdi mi?

- Pan-Türkik ortak Latin standart (ör. diakritik uyum) bugün gerçekten mümkün mü, yoksa her dilin kendi ekolojisi korunmalı mı?

- Arşive erişim bir “elit hobisi” olmaktan çıkarılıp kitlesel bir okuryazarlığa nasıl dönüştürülür? Açık kaynak transkripsiyon seferberliği mi, dijital dersler mi?

- Erkeklerin stratejik ve problem çözücü yaklaşımı “verim”i, kadınların empatik ve insan odaklı yaklaşımı “bağ”ı güçlendiriyorsa, eğitim ve kültür politikalarında bu iki hattı nasıl dengeleriz?

- Çocuklarımıza hem bugün üretken olmayı (Latin) hem dünün sesini duymayı (Arap, Uygur, Göktürk vb.) birlikte öğretecek müfredat nasıl tasarlanır?

Söz sizde forumdaşlar: Sizce “bizim alfabe” hangisi—yoksa “biz”in gücü, birden çok alfabeyi aynı anda okuyup yazabilmekte mi? Hikâyelerinizi, itirazlarınızı, örneklerinizi dökün; harflerin arkasındaki hayatı birlikte görelim.