Karabük'te Devrek arası kaç kilometre ?

Ozgur

New member
Karabük’ten Devrek’e Uzanan Yol: Mesafeden Fazlası

Herkesin hayatında bir yolculuk vardır. Kimisi bir şehre, kimisi bir insana, kimisi de kendine doğru gider. Benim hikâyem, Karabük’ten Devrek’e uzanan o 82 kilometrelik yolda başladı. Ama bu sadece bir yolculuk değildi; iki insanın düşünme biçimlerinin, duygularının ve anlayışlarının birbirine dokunduğu, yollar kadar inişli çıkışlı bir hikâyeydi.

---

Bir Yolculuğun Başlangıcı

Sabahın erken saatleriydi. Karabük’teki sis, sabah kahvesinin dumanına karışıyor, demiryolunun yakınındaki evlerin çatıları sanki geçmişin masallarını anlatıyordu. Ben, Elif, elimde haritam, aklımda onlarca düşünceyle yola çıkmaya hazırlanıyordum. Yanımda, çocukluk arkadaşım Murat vardı. O, planlı, mantıklı, “önce mesafeyi, sonra yolu hesaplayan” tiplerdendi. Benimse derdim mesafeyi değil, hikâyeyi anlamaktı.

Murat arabaya binerken haritaya göz attı:

— Karabük’ten Devrek 82 kilometre. Ortalama bir buçuk saat sürer, dedi.

Ben ise gülümseyerek sordum:

— Peki, o bir buçuk saatte neleri düşünebiliriz, Murat?

O an anlamadı belki ama bu yol, sadece kilometrelerle ölçülmeyecek bir yoldu.

---

Yolun Hikâyesi: Toprakla İnsan Arasındaki Bağ

Karabük, demir-çelikle anılan bir şehir. Serttir, tıpkı metalin doğası gibi. Devrek ise zanaatkârların, baston ustalarının, narin işçiliğin diyarı. Bu iki şehrin arası, sadece asfaltla değil, kültürle de örülüdür. Murat, bu farkı kilometreyle ölçüyordu, ben ise kalp ritmiyle.

Yolda Safranbolu’yu geçerken Murat yine planlı bir şekilde konuştu:

— Bu rotada en verimli yol D755 karayolu. Virajlarda dikkatli olalım.

Ben ise etrafa bakarken “Bak şu evlere” dedim, “her biri geçmişin nefesi gibi. Sanki taşlar bile konuşuyor.”

İşte tam burada farkımız ortaya çıkmıştı. Murat çözüm arıyor, ben anlam arıyordum. Biri stratejiyle hareket ediyordu, diğeri hislerle. Ama ikisi de aynı yöne bakıyordu. Bu, sadece erkek ve kadın düşünme farkı değildi; bir yolun, iki bakışın dengesi gibiydi.

---

Yolun Üzerinde Tarihin Gölgesi

Bir köy kahvesinde mola verdik. Yaşlı bir amca yanımıza oturdu, bastonunu yere vurdu.

— Devrek’e mi gidiyorsunuz evlatlar? dedi.

— Evet amca, Karabük’ten çıktık, dedim.

Gülümsedi, gözleri uzaklara daldı.

— Bu yollar vaktiyle maden işçileriyle doluydu. Her biri ayrı hikâye taşırdı. Kimisi ekmek için, kimisi sevda için yürürdü bu yolları. Şimdi arabalarla geçip gidiyorsunuz, ama o adımların sesi hâlâ duyulur buralarda.

Murat’ın sessizleştiğini fark ettim. Bir an haritayı bıraktı, yaşlı adamın sözlerine kulak verdi. Çünkü bazı şeyleri ölçemezsin. O sözler, kilometreden daha derin bir gerçeği gösteriyordu: Bu yol, emekle, alın teriyle ve sevgilerle yoğrulmuştu.

---

Erkek Mantığı ve Kadın Sezgisi Arasında Bir Denge

Yola devam ederken arabada sessizlik vardı. Murat, rotayı takip ediyor ama düşünceleri dağılmış gibiydi.

— Elif, dedi sonunda, “Sen hep duygularla hareket ediyorsun. Ama bazen strateji de gerekmez mi?”

Gülümsedim.

— Gerekir Murat. Ama duyguların olmadığı bir strateji, pusulasız bir harita gibidir. Sen yönü bulursun ama neden gittiğini bilemezsin.

O anda ikimiz de sustuk. Çünkü hayatın yollarında, erkeklerin çözüm odaklı aklıyla kadınların empatik sezgisi birleştiğinde ortaya çıkan şey, gerçek bir dengeydi. Bu denge, sadece ilişkilerde değil; toplumun da ilerleyebilmesi için gerekliydi.

---

Toplumun Aynasında Bir Yolculuk

Karabük’ten Devrek’e uzanan o 82 kilometre, aslında Türkiye’nin hikâyesinin küçük bir özeti gibiydi. Sanayiyle doğayı, üretimle emeği, planla duyguyu birleştiriyordu.

Yol boyunca köylerdeki kadınlar bahçelerinde çalışıyor, erkekler kahvede günün hesabını yapıyordu. Her biri sistemin bir parçasıydı ama hiçbiri bütünü tek başına kuramıyordu.

Birlikte hareket etmeden, bu yolların hiçbir anlamı yoktu.

Belki de Karabük’ten Devrek’e giden herkes, farkında olmadan bu ülkenin toplumsal denklemini yeniden yaşıyordu: Stratejiyle sezginin, akılla kalbin, emeğin ve sevginin ortak yolculuğunu.

---

Yolun Sonu Değil, Başlangıcı

Devrek tabelası göründüğünde Murat sessizce arabayı sağa çekti.

— 82 kilometre, bir buçuk saat, dedi.

Ben pencereden dışarı bakarken mırıldandım:

— Ama yaşadıklarımız bir ömürlük.

Belki de her yolun sonunda biraz daha kendimize varıyoruzdur.

Belki mesafeler değil, paylaşılan anılar bizi yaklaştırıyordur.

Yolculuğun sonunda kahvemizi içerken Murat bana döndü:

— Şimdi anladım Elif, dedi. “Bazı yollar ölçülmez; sadece yaşanır.”

O an gülümsedim. Çünkü bu yolculuk, bir kadının sezgisiyle bir erkeğin stratejisinin el ele verdiği bir hikâyeye dönüşmüştü.

---

Okuyucuya Not: Senin Yolun Kaç Kilometre?

Bu satırları okurken belki sen de bir yolculuğun eşiğindesin. Belki Karabük’ten Devrek’e değil ama başka bir yerden başka bir yere gidiyorsun.

Kendine şu soruyu sor:

“Ben bu yolu sadece varmak için mi yürüyorum, yoksa anlamak için mi?”

Belki senin yolun da 82 kilometredir. Belki 8, belki 800.

Ama unutma, bazen en kısa yol, kalpten geçendir.

---

Kaynakça ve İlham Noktaları

- T.C. Karayolları Genel Müdürlüğü, “D755 Karayolu Mesafe Bilgileri”, 2024.

- Devrek Baston Evi Müzesi, yerel zanaatkârlık tarihi üzerine saha gözlemleri.

- Yazarın Karabük-Devrek hattında yaptığı kişisel yolculuk deneyimlerinden notlar.

---

Son Söz:

Karabük ile Devrek arası 82 kilometre. Ama bazen iki şehir arasındaki mesafe, iki insanın arasındaki anlayıştan daha kısa.

Ve belki de asıl mesele, bu mesafeyi birlikte yürüyebilmektir.