Önceki hayatımda (okuyun: The Bilgi Kadını’e katılmadan önce) ev dekorasyonu dergilerinde çalıştım ve bu işin en sevdiğim yanlarından biri “slaytlar” adını verdiğimiz haftalık buluşmalardı. O toplantıda, diğer editörlerle birlikte bir konferans odasında oturdum ve dergide potansiyel olarak öne çıkması için sunulan evlerin slayt gösterisini inceledim. Fotoğraflara baktığımızda hangi evlerin dergide yer almayı hak ettiği, hangilerinin düz olduğu hemen hemen belli oluyordu. Harika resimler ve güzel bir tasarım gibi bariz kriterlerin yanı sıra, evleri öne çıkaran en büyük şeylerden biri de tutarlı bir renk paletiydi.
Bir düşünün: Bir dergiyi karıştırırken sayfayı çevirip hala aynı eve mi bakıyorsunuz diye merak etmek istemezsiniz. Tekrarlanan renkler, bütün bir odayı birbirine bağlayabilen görsel bir işarettir; bu, konsept tasarımcıların genellikle bir evin renk hikayesi olarak adlandırdığı bir kavramdır. Temel olarak, bir yabancı oturma odanızın, mutfağınızın ve yatak odanızın fotoğraflarını başka bir bağlam olmadan gördüğünde, hepsinin aynı evin parçası olduğunu anlamasını istersiniz.
Birkaç yıl ve işlerin ardından, hala evinizin tutarlı bir renk paletine ihtiyacı olduğuna inanıyorum ve bunu ihmal etmek insanların her zaman yaptığı bir hatadır. Bu basit numara, dağınık ve kopuk hissettiren bir ev ile profesyonelce tasarlanmış görünen bir ev arasındaki fark anlamına gelebilir. Tasarımcı onaylı bu stratejiyi evinizde şu şekilde uygulayabilirsiniz:
Kaynak: @briahammelinteriors
1. Biraz çeşitlilik içeren bir renk paleti seçin.
Feragatname: Tüm evinizi tek bir renkle dekore etmenizi önermiyorum. Bu gerçek bir minimalist için bile biraz fazla olurdu. Bunun yerine, çeşitli tonları kapsayan bir renk paleti seçerek kendinize biraz hareket alanı tanıyın. Örneğin, birkaç karışık renk patlamasıyla nötr tonlardan oluşan bir palete bağlı kalın veya herhangi bir odayı tamamlamak için bir dizi parlak mücevher tonu seçin. Birbirini tamamlayan bir dizi renk toplayın ve bunu bir başlangıç noktası olarak kullanın. İpucu: Bir renk seçiminden emin değilseniz, sevdiğiniz bir kumaş parçası veya sanat eseri bulun ve paletiniz için ondan renkler çizin.
2. Ana ve vurgu renklerinizi değiştirin.
Renk düzeninizin tutarlı olması, her odanın tamamen aynı görünmesi gerektiği anlamına gelmez. Aynı renk hikayesine biraz çeşitlilik katmak için her odada rengi nerede ve nasıl kullandığınızı değiştirin. Örneğin, yatak odanızda koyu yeşil duvarlar ile cesur olabilirsiniz, ancak mobilyaları ve dekoru oldukça nötr tutun. Oturma odanızda, duvarları nötr tutabilir ve mobilyaların arasından veya kırlentler, yeşil vazolar ve sanat eserleri gibi aksesuarlarla vurgu olarak yeşillikler çekebilirsiniz. Ana renkler ve vurgular için farklı tonlar kullanmak, yine de herhangi bir odayı taze hissettirecektir.
Kaynak: @studiomcgee
3. Belirli tonlar yerine renk aileleri açısından düşünün.
Bunu çalıştırmanın bir başka püf noktası da kendinize her şeyi tam olarak eşleştirmeme özgürlüğü vermektir. Yatak odanızdaki deniz mavisi vurgulu sandalye, kanepenizdeki deniz mavisi kırlentle mükemmel bir şekilde eşleşmek zorunda değildir. Belirli tonlar yerine renk ailelerine odaklanarak (mavileri, pembeleri, sıcak nötrleri vb. düşünün), odadan odaya değişiklik yapmak için kendinize çok daha fazla esneklik sağlarsınız.
4. Alışveriş yaparken renk paletinizi kılavuz olarak kullanın.
Tüm ev için tek bir renk paletine sahip olmanın güzelliği, dekor alışverişinde varsayımları ortadan kaldırmasıdır. Yapıştırılacak bir paletiniz olduğunda, boya renklerini, mobilyaları, dekoru ve diğer kaplamaları seçmek çok daha kolay hale gelir. Temel olarak, eviniz için alışveriş yapmanın getirdiği birçok karmaşayı ortadan kaldırarak, dekorasyon kararları vermenize yardımcı olacak bir planınız var. Alışveriş yaparken seçtiğiniz renk paletini referans olarak kullanın – renk hikayenize uymayan bir şey evinize uymayabilir.
